Hz. Davut (a.s)
Hz. Musa’dan sonra, Hz. Yuşa peygamber olmuştu.
İsrailoğulları’nı çölden çıkardıktan sonra Şeria nehrinin yanına kadar getirmiş oradan da Eriha şehrini kuşatmıştı.
Eriha’yı savaşarak ele geçirdikten sonra mukaddes topraklara kavuşmuşlardı.
Hz. Yuşa’dan sonra İsrailoğullarında Hakimler devri başlamıştı. Bu devirde İsrailoğulları’nın başına Amalikalıların acımasız hükümdarı Calut bela olmuştu.
Oldukça gaddar olan bu dev cüsseli Calut, İsrailoğullarına sürekli baskı yapıyor, onları devamlı zor durumda bırakıyordu. Üstelik İsrailoğulları için manevi önem taşıyan Tabutu’da ele geçirmişlerdi. Şimdide mukaddes toprakları kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyorlardı.
Sonunda kendilerine yeni bir önder yeni bir kumandan aramaya başladılar. Bu nedenle Hz. Samuil(Şemuel)’in yanına gittiler ve şöyle dediler;
– “Bize bir lider gerekmektedir O lider ne derse biz onu yaparız.”
Hz. Samuil liderlik için Talut’u seçti. Ama Talut’un malı, mülkü olmadığından İsrailoğulları ona itiraz ettiler.
Aradan günler geçti. Amalika kavmi, İsrailoğulları için kutsal sayılan Tabut’un çevresine pislemeye başladılar. Bunu duyan İsrailogulları oldukça üzülüyorlardı.
Daha sonra Yüce Allah’ın bir mucizesi gerçekleşti. Tabut’un çevresine pisleyen amansız bir hastalığa yakalanıyordu. Bunun üzerine Calut Tabut’u iki öküzün üstüne koyarak çöle yolladı. Öküzler Tabut’u doğruca Talut’un evine getirmişlerdi.
Bu mucize karşısında İsrailogulları Talut’un liderliğini kabul etmek zorunda kalmıştı.
O günden sonra savaş hazırlıkları yapıldı. İsrailoğulları savaş için hazırlandıktan sonra yola koyuldular. Sıcak çöllerde uzun süre yol aldılar. Dinlenmek için bir dağın eteğinde durdular. Talut askerlerine şöyle seslendi;
– “İsrailogulları! Bu dağı geçince bir nehir göreceksiniz. Nehri geçer geçmez savaş başlayacaktır.
Ancak Yüce Allah sizi bu nehirde imtihan edecektir. Kimse bu sudan içmesin, yoksa savaşma gücünüzü yitirirsiniz. Sadece serinlemek için bir avuç suya izin vardır.”
İsrailoğulları dağı aştılar ve nehre vardılar. Ancak pek çoğu Talut’un dediklerini unutmuştu. Çok az kimse suyu içmemişti. Suyu içenlerin savaşma gücü kalmamıştı. Hepsi suyun kenarında yığılıp kaldılar. Talut çok az askeri ile karşıya geçmişti, Calut’un ordusu daha nüfuslu, atlı ve silahlı idi. Savaş başlamış ortalık bir anda çığlıklar ve at sesleriyle inler olmuştu.
Savaş iyice hızını artırmıştı ki, Calut meydanın ortasına çıkarak kendisi ile teke tek dövüşecek bir asker istedi. Calut iri yan olduğu için herkes ondan korkuyordu. Az sonra bir ses duyuldu;
– “Ey Calut seninle ben dövüşeceğim.”
Bu cevabı veren Hz. Davud idi. Hz. Davud genç idi çobanlık yapıyordu ve oldukça iyi sapan atardı. Calut, Hz. Davud’u karşısında görünce onunla alay etmeye başladı. Çünkü onu önemsemiyordu. Calut atı ile Hz. Davud’un üzerine hızlı gelmeye başladı.
Hz. Davud’un elinde bir bıçak ile sapandan başka birşey yoktu. Calüt iyice yaklaşınca Hz. Davud elindeki sapan ile onu avladı. Calut atından düşmüştü. Daha sonra Hz. Davud hızla atılıp elindeki bıçak ile Calut’u öldürdü. İsrailoğulları savaşı bir avuç insan ile kazanmışlardı.
Sonraki zamanlarda Talut kızını Hz. Davud ile evlendirdi. Talut öldükten sonra yerine Hz. Davud geçti. Hz. Davud hükümdar olarak çalıştıktan bir müddet sonra peygamber oldu. Böylece Hz. Davud hem peygamber hem’de padişah olan ilk insan olmuştu.
Devletinin parasını yememek için demirden zırh yapıp satmaya başladı. O artık geçimini böyle sağlıyordu. Hz. Davud’a dört büyük kitaptan biri olan Zebur gönderildi. Hz. Davud, Zebur’u her zaman okurdu. Herkes onu dinlerdi. Sesi çok güzeldi. O yüzden dinleyenler çok etkilenirdi.
Hz. Davud İsrailogulları’nı refaha kavuşturmuştu. Ancak İsrailogulları tekrar azmıştı. Yeniden doğru yoldan çıkmaya başladılar.
Hz. Davud vefatına kadar İsrailoğullarına Yüce Allah’ın vahiylerini anlatmaya devam etti.