İman’ın Şartları
İslâm dinini kabul eden biz müminlerin inanması gereken bazı esaslar vardır. Bunlar Allah’a iman, meleklere iman, kitaplara iman, peygamberlere iman, kaza ve kadere iman, ahirete imandır. İman esasları “Âmentü” adıyla bilinen metinde de sayılmaktadır.
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler.
(2 / Bakara Suresi, 285. Ayet)
Allah’a İman
Rabbimiz Yüce Allah’a iman etmek, bütün iman esaslarının özü ve temelidir. Allah’a iman etmek, O’nun varlığını ve birliğini kabul etmek anlamına gelir.
Bu kabul, O’na Şüphe duymaksızın kalpten bir inancı, ibadete layık tek varlığın Allah olduğunu benimsemeyi ve buna göre hareket etmeyi gerektirir. Müslüman, Allah’ı Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber’in (as) bildirdiği isimleri ve özellikleriyle tanır ve kabul eder.
Meleklere İman
Melekler Allah’ın nurdan yarattığı, gözümüzle göremediğimiz varlıklardır. Özellikleri hakkında bildiklerimiz Kur’an ayetlerinde ve Hz. Peygamber’in (as) açıklamalarında verilen bilgilerle sınırlıdır. Bu bilgilere göre meleklerin cinsiyetleri yoktur, yeme içme gibi ihtiyaçları bulunmaz.
Daima Allah’ın emirlerini yerine getirirler. Hiçbir zaman isyan etmezler. Gece gündüz Allah’ı anarlar. Mümin kullar için dua edip Allah’ın emriyle onlara yardım ederler. Güzel kokulardan, güzel sözlerden, güzel eylemlerden, öğrenme ve öğretme ortamlarından hoşlanırlar. Kur’an dinlemeyi çok severler.
Kim Allah’a inanırsa Allah onun kalbini doğruya iletir.
(64 / Teğâbun Suresi, 11. Ayet)
Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a boyun eğerler.
(16 / Nahl Suresi, 49. Ayet)
Kitaplara İman
Kutsal kitaplar, Allah tarafından gönderilen, ilâhî bilgiler içeren, yol gösterici kaynaklardır. Bu kitaplar sayesinde insan dünya hayatında iyiyi, doğruyu ve güzeli bulur; kötü, yanlış ve çirkin olan şeylerden de uzaklaşır.
Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler
konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi.
(2 / Bakara Suresi, 213. Ayet)
Peygamberlere İman
Peygamberler, Allah’ın mesajlarını insanlara ulaştırmakla görevlendirilen insanlardır. Bu görevi yerine getiren peygamberler aynı zamanda kendileri de birer mümin olarak hayatlarıyla insanlara örnek olmuşlardır. Pek çok zorluklarla karşılaşmışlar ama yolmaksızın görevlerini yerine getirmişlerdir. Biz Müslümanlar, ilk peygamber olan Hz. Âdem’den (as) son peygamber Hz. Muhammed’e (as) kadar gönderilmiş bütün peygamberlere iman ederiz.
Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
(6 / En’âm Suresi, 48. Ayet)
Kader ve Kazaya İman
Kader, Allah’ın kâinattaki kanunları ve ölçüleri; kaza ise olayların o kanun ve ölçülere göre meydana gelmesidir. Her şey, Allah’ın bilgisi dâhilindedir, O’nun
bilgisi ve yaratmasıyla gerçekleşir. Kader ve kazaya iman, Allah’ın ilim, irade, kudret gibi sıfatlarına inanmanın bir sonucudur. Kader ve kazaya iman etmek;
hayır ve şer, iyi ve kötü, canlı ve cansız, faydalı ve faydasız ne varsa hepsinin Allah’ın bilgisi, dilemesi, kudreti, hikmeti ve yaratması ile olduğuna, Allah’tan başka yaratan olmadığına inanmak demektir. İnsan ne yapmak isterse kendi iradesiyle seçer. İnsan yaptığı seçimlerden ve eylemlerinden sorumludur.
Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(76 / İnsan Suresi, 30. Ayet)
Ahirete İman
Ahiret; son, sonra olan, son gün gibi anlamlara gelir. İnsanın ölümüyle bağlayıp çeşitli aşamalardan sonra sonsuza kadar sürecek olan hayata ahiret hayatı denir. Ahirete iman, Müslümanı, insanın ve diğer varlıkların boş yere yaratılmadığını, amaçsız olmadıkları sonucuna götürür. Bu inanç, insanların dünya hayatının şekillenmesinde önemli bir rol üstlenir. Mümin insan, ahirete iman ettiği için dünyayı bir sınav yeri olarak değerlendirir. Ölümü bir son ve yok oluş olarak görmez. Sonsuz hayatını cennette geçirmek amacıyla dünya hayatında kendisine sunulan imkânları ve fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır. Sorumluluklarını yerine getirir. İyi de olsa kötü de olsa bütün yaptıklarından hesaba çekileceğini bildiği için hayatını bu sorumluluk duygusuna göre yaşar; tutum ve davranışlarını buna göre düzenler.
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, cennetler içinde ve pınarlar başındadırlar. Onlara, “Girin oraya esenlikle, güven içinde.” denilir. Biz onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar. Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.
(15 / Hicr Suresi, 45-48. Ayetler)
Bir Yorum