Hizbullah HAKVERDİ’nin anlatımıyla İslam İnkılabı güneşi… 4.Bölüm
Evet; and olsun, ol fecr’e ki;.. İnkâr-ı ulûhiyet fikrinin, şirk, küfür, zulüm ve isyanın ‘telvis’ ettiği ve çağın tağutlarının kararttığı ve tuğyana getirip ‘ifsâd’ ettiği şu bedbaht dünyamızı ‘İlâhî inkılaba’ uğratmak; bâtıl’dan hakk’a, zulümâttan nur’a, küfürden iman’a, şirk’den tevhid’e, zulüm’den adâlet’e, fısk’dan-is-yan’dan itaat’e ve ahlâk’a çıkarmak için doğmuş;.. Afâk-ı alemi ağartmak ve aydınlatmak, dünya mazlumlarına ve mustaz’aflarına ‘tahâssüngâh’ olmak, mağmum ve muğber-yapalı gönülleri nura-sürura ve şifâ’ya kavuşturmak, dünya müstekbirliğinden ve em-peryalist-zalim güçlerden mazlum insanlığın ve mus-taz’afların ‘tarihî-ezelî’ intikamını almak, mutlak adalet nizamını kurmak ve yeni, nurlu ‘İslam İnkılabı çağını’ açmak üzere ‘karanlıkları’ çatırdata çatırdata doğmuştur…
And olsun ol fecr’e ki;.. Gerçekten iman eden Hiz-bullah ümmeti ve dünya mustaz’afları için, “Yüce Rabbin ‘inâyetini-siyânetini’ temsil ederken”, asrımızın Fir’avnları ve tağutî düzenlerinin üzerine yağan, “Sânı yüce ve sahib-i azamet olan Rabbi-mizin yakıcı-yıkıcı azâb kamçısının”, zamanımızdaki mücessem tecellisi hâline gelmiştir…
And olsun ol fecr’e ki;.. Ümid saçan, beyazlığı-parıltısı belirdiği; nur huzmeleri görüldüğü-parı-Idadığı; uzun yıllardan beri geceli-gündüzlü mücadele ederek ‘gayet yorgun’ düşen Hizbullahî ümmete bir umut ışığı olarak telemmu’ ettiği (İmam-ı Ümmet, 1-Şubat’da İran’a ayak bastığı) halde; ışıkları ‘amudî-likden’ ‘ufkîliğe’ (yani, gerçek bir fecr-i sadık’lığa, inkılabın bil-fiil hükümranlığına) intikal edebilmek için, “Her birinde ve her birinin içerisinde akıl sahibi insanlar için -yemin edilmeğe değer- çok önemli bir harika ahvâlin, ahbârın ve hâdisâtın cereyan ettiği” ve “Leyâlin asrin”, “Ve’ş-şef’i ve’l-vetri”, “Ve’l-leyli izâ yesri” diye, ifade olunan İlâhî hâdisâtın, unsurların ve takdir’in “mukadder ve muayyen” olan ‘süresini’ ve fonksiyonunu ifâ ve ikmâ ederek geçmesini beklemiş, ondan sonra da büyük bir heybet ve şa’şââ ile tulu’ etmiştir…
And olsun ol fecre.. Ki; “Uzun bir sürgün-hicret yolculuğundan sonra”, mahall-i inkılâba dönen ınkılab rehberi’ne “On gün (ve gecenin)” geçmesinden sonra ‘tebessüm’ yağdırarak ‘hoş amedi’ demiş; cihanı, İslâmın nurânî güneşi ve ışığı ile aydınlatmıştır…
Ve (yine) and olsun, (öyle bir) “Leyâlin aşr’e (On gece’ye)” Ki;.. ‘Fecr’in, cihanı aydınlatacak olan nurânî ışıklarının ve huzmelerinin belirdiği ve büyük ümitler saçtığı (İmam’ın mahali-i İnkılab’a ayak bastığı) an’dan itibaren geçen ve tamamen doğacağı zamana kadar devam eden (1 Şubat/11 Şubat) arası Leyl-alûd on gün ve ümid saçan) geceler olarak ‘çok büyük ve harika’ olaylara ve mu’cizelere ‘hâmile’ olmuştur!..
Andolsun (o, on gün ve) “Leyâlin Aşr’e (on Gece’ye) “Ki;.. “Uzun bir sürgün ve hicret yolculuğundan dönmüş” olan inkılab rehberini ‘sıcak kucağına’ almış, O’na ‘hakimiyete giden” Fecr-i İslam kapısını açmış; ve kendi dolaşıp koşuşan, ‘uzun bir mücadele yolculuğu’ sonunda ‘gayet yorgun’ düşen, “Şef ve Vetr’ namazlariyle Rabb’ül-Alemine ‘tazarru’ içerisinde bulunan ‘ruh sahibi’ Hizbullahî ümmete ‘kurtarıcı’ ilâhî kucağını açmış ve doğacak olan ‘İlâhî Fecr’in müjdesini vermiştir!..
Andolsun, ol ‘On gece’ye’ ki;.. ‘zevc-zevce’, ‘kadın-erkek’, ‘çocuk-büyük, ‘genç-ihtiyar’, ‘köylü-şehirli’, ‘ümmi-alim, avâm-havâs’, ‘çift-tek’ (şef ve vetr olarak) tüm Hizbullahîleri ve mücadeleci bütün insanları ‘nurânî ağuşuna alarak kucaklamakta’, ‘Onlar da O’nu sıcak bir şekilde kucaklamakta’ ve onun kucağında ‘şehidler’ vermekte; tağutî düzenin tüm kalıntılarını temizleyerek ‘tarihî ve ezelî’ intikamlar almaktadır!..
Andolsun, ol ‘On Gece’ye ki;.. içinde mündemiç bulunan “Şef ve vetr’in pekçok efrâdı’mn ve her efrad’ın çok yönlü abidâne, zâhidâne, mücâhidane’ efalinin ve tezahürünün ‘İlâhî meşheri’ haline gelmiş; gözleri yaşlı, kalbleri hüzünlü (fakat, ilâhî hazz ve iştiyak ile dolu) Hizbul-lah ümmetinin ‘teheccüdlerle’, ‘dualarla-niyazlar-la’ Allah-u Teala’ya yöneldiği mukaddes bir ‘zarf hüviyetini ibraz etmiş; bu da, küre-i arzı, hatta alem-i lâhutu ve melekütu bile cezbederek cüş-u huruşa’ getirmiştir!..
Andolsun, ol “Şefe ve Vetr’e” Ki;… “Çift ve Tek” halinde, uzun yılların ‘mücadele-mücâhede’ tecrübesiyle ‘On Gece’ boyunca ‘ölüm-kalım’ savaşı veren Hizbullahî cengâverler, Allah’a is-yanın-tuğyanın simgesi olan rezil düzeni ve pisliklerini ‘yok ederken*, “gelip geçeceği dem’de (ki) gece sonrası doğacak olan ‘İlâhî Fecr’in’ nurânî ruhu ile mükâleme ve mülakat etmekte; ‘Asr-ı Saadetin’ İlâhî ve tarihî misyonunu yerine getirmekte ve eşsiz takva ve kahramanlık örneği sergilemektedir…
Andolsun, ol “gelip geçeceği dem’de (o, son) gece’ye” ki; büyük şeytan’ın ‘bölge temsilcisi’ olan hunhâr-ı cani tağutun kökten yıkılıp-yok edilmekte ve ‘Öz Muhammedî İslam’ın’ bütün kurum-lariyle ‘mutlak’ plan’da hakim kılınmakta olduğu bir demde, ‘Fecr-i Sadık’ın ilâhî huzmeleri artık parıldamaya başlamakta; ‘ümitlerdeki heyecan’ en üst düzeye-zirveye doğru tırmanmakta; kesin zafere açılan ’22 Behmen (şubat) fecri’nin cihanşümul kapısından muhteşem-azametli ‘İslam rukârâne yalvarmaya…” Başlayan ‘İnanan’ insanlar, ‘İnkılâbı Hareket’ süresince ‘Şehadet-perver kahraman Hizbullah Ümmetini’ oluşturmuş;.. Günümüzün gerçek mü’minlerine ve ‘Nesl-i Atî’nin’ Hizbullahîlerine; beklenen cihan-şümul “bir feth-i mübini”, “İmanlı gönüllerin ve vicdanların gerçek uyanışını”, “İslam ümmetinin top-yekün şahlanışını” “Esaret zincirlerine vurulmuş dünya mustaz’aflarının emperyalist güçlere başkaldırışını”, “topyekün insanlığın ‘fıtrat dini’ olan İslam’a dönüşünü ve şirk-tağut düzenlerine karşı kıyama kalkışını”, “tağutî-müşrik düzenlerin ve şeytanî güçlerin hüsrana ve izmihlale uğrayısın!”, “baştan başa cihanın yeniden dirilişini, nura, huzura, sürura, İlâhî ışığa ve aydınlığa kavuşmasını” terennüm ve ifade eden ‘Kur’an Fecr’ini’ müjdelemiş; .. ve o muhteşem İlâhî-Kur’anî ‘Fecr’ ve Lâhutî Güneş; Hakka mütemayil tüm insanlığın ‘ümid ışığı’, ‘rahmet ve saadet kaynağı’, ‘kurtuluş ocağı’, ‘hidayet çerağı’, ‘iman-ci-had ve aşk kevseri’, ‘İlahî hıfz, himaye ve şefkat kucağı’ haline gelmiştir! İşte; 11 Şubat 1979 (22 Behmen) sabahını, Öz Muhammedi İslam’ın lâhutî nuruyla nurlandıran, bir şems-i taban gibi; kararmış dünyayı pür-nur edip aydınlatan, cihanşümul ‘İslam İnkılabını’ ve ‘İlâhî hükümranlığı’ beraberinde getiren, vahy’e dayalı (İslâm?) hükümeti bünyesinde mündemiç bulunan, ‘İnkılab-ı Mehdî (ASM)’ hüviyetini ibraz eden ve zamanımızı Kur’an nuruyla ihtizaza getiren ‘Fecr’, bu ‘fecr’dir… Ki; “Şirk-küfür ve zülumât çağının kapanışının” ve kıyamete kadar (Biiznil-lah) sürecek olan “Muhteşem İslam ve Kur’an çağının” mutlu ve bahtlı ‘kapısını’ açmıştır! Fıtrât-ı İnsaniyeyi temsil eden Yüce ‘İslam Dininin’ mücessem timsali ve canlı pratiği olan, insanlığın ‘dünyevî ve uhrevî, maddî ve ma’nevî’ saadetini ve ‘mutlak kurtuluşunu’ esas alan muhteşem ‘İslam İnkılabı’, esaret altında inim inim inleyen insanlığı ve mustaz’afları ‘kurtarmak’ ve . hürriyete kavuşturmak için kollarını sıvamış ve bütün kanlarını, bunun gerçekleştirilmesi, yani hakkı ve adaleti temsil eden islam’ın ikâmesi ve hakimiyeti uğrunda seferber etmiştir. Başta Filistin (bahusus Mescid-i Aksa) ve Hare-mey-i Şerifeyn olarak, kâfir ve münafık güçler tarafından işgal edilmiş bulunan İslam alemini ve yeryüzünün tümünü ‘kurtarmak’, mezkûr yerleri tağutî düzenlerin pisliklerinden temizlemek için devreye sokulmuş bulunan ve ‘Besiç* (Gönüllü-fedai) denilen “20 milyonluk Muhammed (ASM) ordusu”,-‘İlâhî Fecr’in sayısız bereketlerinden sadece ‘biri’ olarak-muhteşem İslam tarihinin en kudsi şeref levhası ve iftihar tablolarından biri haline gelmiştir ki; sair verimli semerelerini ve bereketlerini saymaya yerimiz de, gücümüz de asla yeterli değildir!
“Allah’ın onları, onların da Allah’ı sevdiği ve kınayanların kınamasından asla korkmadığı, cihâd ve infâkı şiar edindiği ve ‘aherinler’ olduğu” bildirilen (55) Ve “Tuba lil-Ğureba” hadis-i şerifinin sırrına masadak olan (56) şehid-perver kahraman İran’îı Hizbullahîler ve mücahid kardeşleri, adetâ:
“(Onlar) öyle kimselerdir ki; halk, kendilerine: “Bütün insanlar (kâfirler, münafıklar ve fâsıklar) aleyhinizde birleşti, korkun onlardan!’ dedi de bu söz onların imanını (daha fazla) arttırdı ve; ‘Allah yeter bize! Ne de güzel vekildir o, ‘dediler!” (57) “Mü’minler (düşman) orduları(nı) görünce: ‘İşte bu, Allah’ın ve Resulü’nün bize va’d ettiğidir! Allah ve peygamberi doğru söylemiştir!’ dediler. (Bu), onların imanlarını, teslimiyetlerini artırmaktan başka birşey yapmadı. Mü’minler içinde Allah’a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erler var. İşte, onlardan kimi (şehadet) adağını ödedi (şehid oldu) kimi de (şehid olmayı) bekliyor. Onlar, hiçbir suretle (şehid olma ahidlerini) değiştirmediler.” (58) gibi., ayetlerin şümulüne girmekte, hatta bizzat muhatabı’ ve ‘masadaki’ olmaktadır…
“… Hakka ki, yer (zelzeleyle) parça parça dağıtıldığı zaman; ve Rabbin(in emri) geldiği ve melekler de saf saf (indiği zaman); ki o gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün, hatırlayacak, ama, hatırlamadan ona ne? Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım, der. O gün, O’nun azabı gibi hiçbir kimse azab edemez! O’nun vurduğu bağı, kimse vuramaz! Ey İtmi’nana ermiş nefis! (sen ise, yakînî İman ve amel-i salih üzere bulunmanla) dön, Rabbine! Sen ondan razı, o da senden razı olarak! Haydi gir (mü’min-salih) kullarımın arasına! Ve gir, cennetime!..” (59)… Ayet-i kerimeleri, ‘Kıyameti ve İlâhî muhakemeyi’ ihtar ettikten sonra; İman, amel, ahlâk; yakin, hicret, cihâd, şehadet; takva, sabır, tevekkül ve teslimiyet., cihetiyle ‘kemâle’ ermiş bulunan ‘İslam İnkılabı müessisi ve rehberi’ Merhum İmam Humeynî (Rıdvanullahi Aleyh) ile fedakar-kahraman hizbullahî cemaati’ni de İlâhî rıza’nın ve ‘lika’nın tecelligâhı olan ‘Cen-net-i Rahman’a -adeta- ‘da’vef etmekte ve ‘buyurun!..’demektedir…
Evet;.. Şu, ‘meydan-ı imtihan’ olan fâni dünya’da, fânî varlığını ilâhî dinin ihya ve ibkası için ‘feda’ eden; İslam’ın ‘mücessem ve müşahhas’ timsali hâline gelerek ‘fena fi’l-İslam’ olan; ‘Öz Muhammedi İslâm’ı’, İnkılâbî harekette ‘esas’ alarak, ‘zaman-ı saadetteki’ ulviyeti-kudsiyeti üzere hükümran kılan; asırlardır in–sanlık hayatını kasıp kavuran ‘tağutî ve emperyalist’ güçlerle çetin ve çok yönlü mücadele ve mücâhe-de ederek, insanlık için ‘Ümit’ ve ‘kurtuluş’ kapıları açan; “İslam Çağı”, Kur’an çağı” hüviyetini ibraz eden ’20. Asr’ın son çeyreğine’ ve ’21. asr’ın tamamına’ tarihî ve İslâmî ‘damgasını’ vuran; ‘zulüm düzenleriyle’ hesaplaşarak, defterlerini düren; İslam ümmetinin ve dünya mustaz’afları-nın ‘büyük ümitleri’ ve merci’leri durumuna gelen; böylece ‘imanlı, mazlum ve mağmum’ gönülleri nura ve sürura kavuşturan; kısaca, asr’ın ‘fecr-i Kur’an’ım’ hâmil bulunan ve ‘İlâhî bir mevhibe’ olarak tezahür eden mübarek bir İmam’ın ve bahtiyar etbâ’nın akibeti ‘Va’d-i İlâhî gereği olarak) elbette bundan başka olmayacak; cen-net-i Rahman, Bağ-ı Cinân ve İlâhî rıdvân, bu gibi… ‘mümtaz’ kullar için olacaktır, İnşaallah!…
Dipnotlar:
1) Bu hususta; “De ki: Rabbimin sözleri (ilmi) ni yazmak için (bütün) deniz (lerin suyu) mürekkeb olsa ve bir o kadar daha yardımcı olarak ilave etsek, Rabbimin (ilmini ihtiva eden) sözleri tükenmeden o deniz(ler) tükenir.” (el-Kehf: 109); “Eğeı yer(yüzün)deki (her bir) ağaç kalemler olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine katılarak mürekkeb olsa, yine Allah’ın (ilminin ifadesi olan) kelimeler tükenmez. Şüphesiz ki Allah, Aziz’dir, Hakim’dir.” (Lokman: 27) ayetleri ve benzerleri konuyu açıklığa kavuşturmakta, ilave bir söze ihtiyaç bırakmamaktadır…2) Hak Dini Kur’an Dili: 7/4662; El-İtkan (Tere): 2/327; (Arapça): 2/1603) Hak Dini Kur’an Dili: 7/4662; İmam-ı Şafii Hz.leri “Bana istediğinizi sorun, Kur’an’dan size cevap vereyim!..” derken; İbn-i Berrecan (İbni Bircan): “Resulullah’dan sadır olan her sözün, uzak veya yakın, kendisi veya aslı Kur’an’da mevcuttur. Bunu anlayabilen anlar, göremeyen de göremez!..” demiş. Ibn-i Ebi’l-Fadl El-Mursi de, ‘tefsirinde’: “Kur’an, öncekilerin ve sonrakilerin ilmini sinesinde toplamıştır…” diyerek, Kur’an-ı Kerîm’in bu İlâhî ve ‘Muhit’ özelliğine dikkat çekmiştir. (Bakınız: El-İtkan, Tercüme: 2/328; Arapça: 2/160).4) En’am (6): 59; Ayrıca, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz de: “İleride birtakım fitneler (hadiseler) olacaktır” demesi üzerine bazı sahabe: ‘Bundan nasıl kurtulunur?’ şeklinde sordukları suale, Tirmizi ve diğer muhaddislerin rivayet et-Tulu’u; “Leyâlin Aşr’e “(Leyl-âlûd on gün’e, yani on gece’ye) ve “Gelip geçeceği zaman gece’ye; onlardan mündemiç bulunan ve çok şümullü muhte-va’ya ve fonksiyonlara sahib olan “şef ve vetr’e”; ve “akıl sahibi için her biri birer yemine değer…” muallâk kılınan; Ad, İrem, Semud ve Fir’avn tağutluk-larının zamanımızdaki temsjlcjlejij/e halefleri olan “Tağutların üzerine yüce Rabbimiz tarafından yağdırıverilen bir azâb kamçısı” hüviyetini taşıyan ve ‘Öz Muhammedi İslam’ın’ İnkılâbî ve hakimiyet neşvesiyle yeryüzünü şenlendirip aydınlatan “Asrımızın İlâhî-İslâmî Fecri’ni”, ‘Muhteşem İslam İnkılabı’ olarak bizlere lütfeden yüce Rabbimize sonsuz şükürlerimizi, nihayetsiz minnet duygularımızı ve hamd-ü senalarımızı arz eder; ..’Öz Muhammedi islam’ın havarileri* ve muhteşem cihan-şümul ‘İslam inkılabı’nın emirber neferleri’ olmaya tâlib olan Hizbullahî müslümanlara da tebriklerimizi sunarız!.. Ve; “Allah’ın sonsuz selâmı ve rahmeti, üzerlerinize olsun! deriz…tiği, şu cevabı vermiştir: “Allah’ın kitabına sarılın! Çünkü onda, önceki ve sonrakilerin karşılaştığı veya karşılaşacakları haberleri ile, yaşadığınız zamandakilerin haberlerini bulursunuz!” diye buyurmuş, böylece Kur’an-ı Kerîm’in *İhbar-ı Gaybisi-ne’ dikkat çekmiştir. (Bakınız: El-İtkan-Tercüme: 2/327; Arapça: 2/160)…5) En’am (6): 38; “… Sana (bu) kitabı, her şeyin apaçık bir beyânı (açıklaması), bir hidayet, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olmak üzere peyder-pey indirdik.” (Nahl: 89) ayeti de, konuyu tebyîn etmektedir…6) Sözler (1957 baskısı): 2/347) Sözler (1957 baskısı): 2/358- ) Hak Dini Kur’an Dili: 8/5612-5613 10) Lem’alar (1957 baskısı): sh.3011) Rum (30): 1-512) Konunun geniş izahı ve mezkur ayetlerin tefsirleri için bakınız: Hak Dini kur’an Dili: 6/3794-3803; İbn-i Kesir (Tere): 12/6325-6336; (Arapça): 6/304-312; Kadı Beyzâvî-Hazin-Nesefî İbni Abbas (Mec-mâ’ut-tefâsir): 5/31-35; Keşşaf: 3/466-467; Ed-Dür-rü’l-Mensur: 5/150-152; Fî Zılal’il-Kur’an (Arapça): 5/2753-52758; (Tercüme): 11/400-404; İlaahir…13) Feth suresinin konuyla alakalı tefsiri için, bakınız; Hak Dini Kur’an Dili: 6/4401-4443; Kadı Beyzâvî-Hazin-Nesefî İbn’u Abbas (Mecmâu’t-tefsa-ir-Çağrı Yay.): 6/3-36; İbn-i Kesir (Tere): 13/7317-7391; Arapça-Kahraman Yay.) 7/397-344; Ed-Dürr’ül-Mensûr: (Kum-1404 baskısı): 6/67-83; Keşşaf (Beyrut baskısı): 4/331-348; Fî Zilal’il-kur’ân (Arapça): 6/3305-3333; Tercüme: 13/415-473; İlaa-hir…14) Hak Dini Kur’an Dili: 7/4653-4654; İbn-i Kesir (Tere.) 14/76×4-7605; (Arapça): 7/459-457; Mecmâ’ut-tefasir (Beyzâvî-Hazin-Nesefî İbni Ab-bas): 6/130-131; Buharı (Arapça): Kitab’ul-Cihâd: 89; Tecrid-i Sarih: 8/334; 11/192-193; Keşşaf: 4/440; Ed-Dürr’ül-Mensûr: 6/136-137; FîZılal (Arapça): 6/4335-4336; (Tercüme): 14/184-186 ; …15) Bakınız; Hak Dini Kur’an Dili: 4/2369-2370; İbni Kesir (Tere): 7/3244 vd.; Mecmâ’ut-tefasir (Beyzâvî-Hazin-Nesefî İbni Abbas): 3/11-12; Ed-Dürr’ul-Mensur: 3/164-169; Keşşaf: 2/199-200; Fî-Zılâl’il Kur’an (Arapça): 3/1482-1483; Tercüme: 6/483-500 ilh…16) Bakınız: Ed-Dürr’ul-Mensur: 6/406-408; Mecmâ’ut-tefasir (Beyzâvî-Hazin-Nesefî İbni Abbas): 6/588-597; İbn-i Kesir (Tere): 15/8727-8732; (Arapça): 8/529 vd.; Keşşaf: 4/810-813; Fî Zılâl’il-Kur’an (Arapça): 6/3944-3998; Tercüme: 16/415- 422; El-Mizan Fi Tefsir’il-Kur’ari (llame, Seyyid Muhammed Hüseyin Et-Tabatabai): 20/376-383; Hak Dini Kur’an Dili: 9/6233-6253;…17) İbn-i Kesir (Tere): 11/5957 vd.; (Arapça); 6/83 vd.; Kadı Beyzâvî-Hâzin-Nesefî-İ. Abbas (Mecmâ’ut-tefasir): 4/412-vd.; Ed-Dürrul-Mensûr: 5/55; Keşşaf: 3/251-252; Fî Zilal’il-Kur’an (Arapça): 4/2528-2530; (Tercüme): 10/459-462;…18) Hak Dini Kur’an Dili: 1/476; Keşşaf (İmam Ze-mahşerî): 1/180.19) Bakınız: Hak Dini Kur’an Dili: 6/3802; Tarih-i Hulefâ (İmam-ı Suyutî- Eser Neşriyat, tıbkı basım): 454; Keşf’uz-Zûnun: 143; Kısas-ı Enbiya: 2/346;…20) ‘El-Mebâhis’den naklen, Tefsir usûlü: sh.143. :258. :68 : 23-25. 38; Mü’min (40) 49; İbrahim (14):: 36-37. 6; Kasas (28):21) Lem’alar (Bediuzzaman Said-i Nursî, 1957 baskısı): sh.25-3022) Lem’alar: sh.30-3323) Şualar (Bediuzzaman Said-i Nursî, 1959 baskısı): sh.203-20424) Hak Dini Kur’an Dili: 6/3803; Ayrıca bakınız; Asr-ı Saadet: 3/48-61;…25) R. Beyan: 3/5’den naklen; Dinî ve İlmî İncelemeler (S. Yüksel): sh.128;…26) Şualar: sh.450.27) El-Fecr (89): 7; Tefsiri için bakınız: Hak Dini Kur’an Dili: 8/5802-vd.; İbni Kesir (Tere): 15/8448-8451; (Arapça): 8/416-418; Dürr’ül-Mensûr: 6/347;…28) Bakara: (2)29) Enbiya (21)30) Naziât (79)31) Kasas (28)32) Bakara (2) Mümin (40): 2533) Al-i İmran (3): 137fEn’am (6): 11; Nahl (16) 36; Nemi (27): 69; Kasas (28) 39-42; Ankebut (29) 33-40; Mü’min (40}<4-6, 45-46, 82-85; Naziât (79 25;Fecr(89):6-14;ilaahir…34) Numune olarak bakınız; Bakara (2): 51-53; İbrahim (14): 5-7; Şuara (26): 57-59, 63, 65, 117-119,170; Kasas (28): 5-6, 43; Mü’min (40): 51; ilh…35) Şuara (26): 22736) Kasas (28): 537) Al-i İmran (3): 13738) En’am(6):1139) Nahl (16): 3640) Nemi (27): 6941) İsra (17): 77; Ahzab (33): 62; Fatır (35): 43; Feth (48): 23;…42) Sahih-i Müslim (Tere): 2/21; (Arapça): K. İman/232; Tirmizi (Tere): 4-385-386; (Arapça): K. iman/13; Tac (Tere): 5/601; İbni Mace (Tere): 10/204; (Arapça): K. Fiten/15; Darimî: Kitab’ür-Ri-kak/42; Ahmed İbn-i Hanbel: 1/184, 398; 2/177, 222, 389; 4/73 Cami’üs-Sağîr (Tere): 2/164; (Arapça): 2/16043) Maide (5): 54; Muhammed (47): 38
44)Cum’a(62):2-345) Buharî (Zübde): Sah. 842; Tecrid-i Sarih: 11/201; Sahih-i Müslim (Tere): 476-477; (Arapça): 2/1972-1973; Tirmizi (Tere): 5/371-372,412; İbn-i Kesîr (Tere): 13/7313; (Arapça): 8/142; Ed-Dürr’ül-Mensûr: 6/215; Keşşaf: 4/530; Tefsiri A’zim (Mec-ma’ut-Tefâsir): 6/257-258; Fî- Zilal’il-Kur’an (Arapça): 6/3566; (Tere): 14/470-476; ilaahir…46) Mektubat (1958 baskısı): 44347) Geniş bilgi için, bakınız; Lisan’ul-Arab (İbn-i Manzur, Edeb’il Havza neşriyatı-Kum, 1405 baskısı): 15/126-128; Mu’cem’ul-Vesît: 660; El- Müfredat (Er-Rağıb el-Esbehânî, Kahraman yay.): 541; El-Müncîd (L. Ma’lûf-Tahran baskısı): 552; Hak Dini Kur’an Dili: 8/5770-5772; ibni Kesir (Tere): 15/8434; (Arapça): 8/406; Beyzâvi-Hazin-Nesefî-I. Abbas (Mecmâ’ut-tefasir): 6/497; Dürr’ül-Mensûr: 6/342; El-Mizan: 20/272-27348) Fî-Zilal’il-Kur’an (Tere): 16/198; (Arapça): 6/3902.49) Hak Dini Kur’an Dili: 8/5793-5794; Daha geniş bilgi için bakınız: Lisânu’l-Arab: 8/183-185; 5/273-278; El-Müfredat: 386,804; El-Müncîd: 395,885-886; El-Mu’cemu’l-Vesit: 489,1020;…50) Fî Zilal’il-Kur’an (Tere): 16/198-199; (Arapça): 6/3902-290351) Hak Dini Kur’an Dili: 8/5791; İbni Kesir (Tere): 15/8444-vd.; (Arapça): 8/412-vd.; Fî Zilal’il-Kur’an (Tere): 16/198-vd.; (Arapça): 6/3902-vd.; El-Mizan: 20/278-279; Ed-Dürrü’l-Mensûr: 6/344-vd.; Keşşaf: 4/746; Beyzâvî-Hazîn-Nesefî-İbni Abbas (Mecmâ’ut-Tefâsir): 6/502-vd.;… Muhtelif lugavî-ıstılahî anlamları için bakınız: Lisânu’l-Arab: 5/45-48; El-Müfredat: 561-562; El-Müncid: 569-570; El-Müncemi’l-Vesit: 681;…52) Bakınız; 33 nolu dipnot.53) İbnü’l-Esir (Tercüme): 2/65; İbn-i Hişam (Terc-üm): 1/353; El-Bidaye: 3/42;…54) Sözler: 1/26755) Bakınız: Maide (5): 54; Muhammed (47):38; Cum’a(62):2-356) Bakınız: 42 nolu dipnot57) Al-i İmran (3): 173.58)Ahzab (33): 22-23. 59)Fecr(89):21-30