Hz. İsa (a.s)
İsa aleyhisselâm, Hz. Meryem’in oğludur. Allahü Teâla Onu babasız olarak yaratmıştır. Kudüs’te doğmuştur. Onun doğuşu büyük mucize olmuştur. Lakin Yahudiler bunu anlayamadılar. Kötü zanna düşerek Hz. Meryem’i cezalandırmak istediler. Fakat Hz. İsa, daha beşikte yatan bir çocuk iken, Yüce Allah’ın kudreti ile konuşmaya başladı. Bu mucizeyi gören Yahudiler Hz. Meryem’i cezalandırmaktan geçici olarak vazgeçtiler.
Bir süre sonra İsrailoğulları, yine rahat durmadılar ve İsa aleyhisselâmı öldürmek için yol aramaya başladılar. Bunun üzerine Hz. Meryem, İsa aleyhisselâmı da alarak Mısır’a gitti. Mısır’da, İsa aleyhisselâmda henüz küçük olmasına rağmen, harika haller görülmeye başlandı.
Mısır halkı, İsa aleyhisselâmın yaptığı ve Allah’ın Ona verdiği şeylerden korkmaya başlayınca Hz. Meryem oğlunu alarak Şam’a geldi. Bu sıralarsa Hz. İsa 12 yaşındaydı. Hz. İsa, bir süre annesi ile beraber Nasıre köyünde oturdu. Bundan dolayı kendisine bağlı olanlara
Nasara ve dinlerine Nasraniyet denilmiştir. Hz. İsa, otuz yaşına erince mübarek İncil’e ve peygamberlik görevine kavuştu. Yahudileri
doğru yola çağırdı, kendilerine güzel öğütler verdi. Onlara büyük mucizeler gönderdi. Fakat kendisine pek az insan iman etmişti. Onlara “Havariler” denir. Rivayetlere göre bunlar on iki kişiden ibaretti. Hz. İsa’nın gösterdiği mucizeler sonrasında bazı Yahudilerin dinlerini değiştirmeleri
Yahudileri endişeye düşürdü. Bununla beraber Yahûdîlerden bir topluluk Îsâ aleyhisselâm ve annesi Hz. Meryem’e dil uzatmıştı. Îsâ aleyhisselâm bunu duyunca, onlar hakkında bedduâda bulundu. Allahü Teâlâ bu duâyı kabul edip, Hz. Îsâ’ya ve annesine dil uzatanları maymun ve domuza çevirdi. Bu durumu gören Yahûdîler, hâdiseyi aralarında görüştüler. Hepsi Hz. Îsâ’yı öldürmek üzere anlaştılar ve Onu aramaya başladılar.
Yahuda isimli Havârî, Yahûdîlerden bir miktar para alıp, Hz. Îsâ’nın yerini haber verdi. Îsâ aleyhisselâmı yakalamak için Yahûdîlerle berâber eve girince, Allahü Teâlâ Yehûdâ’yı Îsâ aleyhisselâma benzetti. Yahûdîler de onu Îsâ aleyhisselâm diye yakaladılar ve haça (çarmıha)
gerip asarak öldürdüler. Yüce Allah sevgili peygamberini kıskanç Yahudilerin elinden kurtarmış ve Onu semaya kaldırmıştı. Îsâ aleyhisselâm bu sırada otuz üç yaşındaydı. Hz. İsa’yı öldürmek isteyen Yahudiler, sonradan cezalarını çektiler. Şöyle ki; Romalılar Kudüs şehrini ele geçirerek Beytü’l-Makdis’i yıkıp, kitapları yaktılar. Yahudilerin bir kısmını öldürdüler, bir kısmını da esir ettiler. Bunun sonunda ne gerçek Musevîlikten, ne de gerçek İsevîlikten eser kaldı. İsa aleyhisselâma Ruhullah da denir. Babasız olarak, bir kudret ilhamı ile meydana gelmiş olduğu için bu seçkin ünvana sahip olmuştur. İsa aleyhisselâmın bilinen mucizeleri şunlardır:
Hz. İsa ölüleri diriltirdi. Bilhassa dört ölüyü dirilttiği meşhurdur. Bunlar Sam bin Nûh Şeddad bin Âd, Mâsân bin Mâlân ve Beni İsrail’den bir çocuktur. Anadan doğma kör olanları sağlamlar gibi gördürür, bir cilt hastalığı olan baras illetini iyi ederdi. Eliyle hastaya dokunduğunda iyi olurdu. Eliyle mesh etmek sûretiyle hastaları tedâvi ettiği için kendisine Îsâ-i Mesih dendi. Kavminin yedikleri veya yemek üzere sakladıkları şeyleri haber verdi. Çamurdan kuş yapıp üzerine üfleyince, Allahü Teâlânın izniyle canlanıp kuş olurdu. Havârîler, içinde yiyecek bulunan bir sofranın indirilmesini teklif ettiler. Hz. Îsâ ellerini kaldırıp duâ edince, ekmeği ve eti bulunan bir sofra indi. Îsâ aleyhisselâm uykudayken yanında her konuşulanı ve yapılanı bilirdi. Hz. İsa ellerini göğe kaldırıp duâ edince o anda yemek ve meyveler önüne gelirdi. Hz. İsa’ya gönderilen kutsal kitap olan İncil, Hz. İsa’nın zamanında kaleme alınıp kitap haline getirilmediği için, zamanla tahrifata maruz kalmış ve içine havarilerin ve tercüme yapanların sözleri karışmıştır. Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğunda yayılmaya başlaması ile birlikte, Romalılar Hıristiyanlığı önceki dinlerine benzetmek amacıyla, Hz. İsa’ya Allah’ın oğludur diyerek teslis inancına sapmışlardır. Bunun neticesinde Hıristiyanlık asliyetini kaybetmiş ve şu anki teslis inancı meydana çıkmıştır. Musevilik ve İseviliğin asıllarını yitirmelerinden sonra, insanlık tekrardan manevî bir bunalıma girmiş, zulüm ve adaletsizlikler çoğalmış, ahlaksızlık artmış ve kölelik sistemi yaygınlaşmıştı. Allah’ın emir ve yasaklarının bilincinde olan çok az kimse kalmıştı. Bunun neticesinde Yüce Allah, bozulmuş tevhid ve iman esaslarını yeniden düzenlemek amacıyla Kâinatın Efendisi Muhammed aleyhisselâmı 571 yılında dünyaya peygamber olarak göndermiş ve böylece nebilik ipinin iki ucunu bağlamıştır.
Göç