SEKİZ SENEDE SEKSEN HADiSE
Bu biçare Said, Van’da Kur’ an’ ın hakikatleri dersiyle meşgul olduğu miktarca, Şeyh Said hadisesi zamanında vesveseli hükümet, hiçbir şekilde bana ilişmedi ve ilişemedi. Ne zaman ki “neme lazım” dedim,kendi nefsimi düşündüm, ahiretimi kurtarmak için Erek Dağı’ nda harabe mağara gibi bir yere çekildim.
O vakit sebepsiz yere beni aldılar, sürgüne gönderdiler; Burdur’ a getirildim.
Orada yine Kur’ an hizmetinde bulunduğum miktarca -o vakit sürgünlere çok dikkat ediliyordu; her akşam varlıklarını ispat etmekle yükümlü oldukları halde- ben ve samimi talebderim müstesna kaldık. Ben hiçbir vakit varlığıını ispata gitmedim, hükümeti tanımadım.
Oranın valisi, oraya gelen Fevzi Paşa’ya şikayet etmiş. Fevzi Paşa demiş: “Ona ilişmeyiniz, hürmet ediniz.” Bu sözü ona söylettiren, Kur’an’ın hikmetlerindeki yüceliktir. Ne vakit kendimi kurtarmak, yalnız ahiretimi düşünmek fikri bana galip geldi, Kur’ an hizmetinde geçici bir bıkkınlık duydum, aksi maksadımla tokat yedim.
Yani bir sürgünden diğerine, Isparta’ya gönderildim. Isparta’da yine hizmet başına geçtim. Yirmi gün geçtikten sonra bazı korkak insanların ihtarlarıyla: “Belki bu vaziyeti hükümet hoş görmeyecek Bir parça dikkatli davransan daha iyi olur” dediler.
Bende, tekrar yalnız kendimi düşünmek hissi kuvvet buldu.
“Aman, insanlar gelmesin” dedim. Yine o sürgünden de üçüncü sürgün olarak Barla’ya verildim.
Barla’da ne vakit bana bıkkınlık gelmişse, yalnız kendimi düşünmek hissi kuvvet bulmuşsa, bu ehl-i dünyanın
yılanlarındarı, münafıldarından birisi bana musaHat olmuş. Bu sekiz senede seksen hadiseyi, kendi başımdan geçtiği için hikaye edebilirim.
Usandırmamak için kısa kesiyorum.