Hz.Muhammed’in Hayatı – 10
Mekkede Hz.Muhammed’e karşı 10.000 kişiden oluşan bir ordu hazırlandı.
Abbas Bin Abdulmuttalip’in durumdan haberdar eden ve tedbirli olmaları gerektiğini bildiren mektubu tam zamanında ulaştı. Hz.peygamber ashabıyla müşavere yaptı. Selman Farisi bu gibi durumlarda kendi yurdunda hendekler kazılarak müdafaa harbi yapıldığını söyledi. Uygun görüldü ve hendek kazımına karar verildi. Haz. Peygamber herkese belli ölçüde yer tayin etti, ciddi bir kazı faaliyeti başladı. Yüce peygamberimiz halkın arasına karışıp bizzat hendek kazıları faaliyetine katıldı. Hendek kazısı o kadar kısa sürede tamamlandı ki Mekke ordusu geldiğinde kazı işi bitmişti.
Mekkeliler hiç ummadıkları bir durumla karşılaşmanın şaşkınlığı içindeydiler. Karşılıklı taş ve ok atarak günlerce savaşıldı. Bir gün Amr Bin Abdi isimli meşhur silahşor üç arkadaşıyla birlikte hendeği aştılar. Amr çarpışacak bir er istedi. Hz. Ali yüce peygamberimizden ona karşı çıkma izni istedi. Hz peygamber:
– Allah’ım, bedirde Ubeyde’yi , Uhud da Hamza’yı aldın. Aliyi bana bağışla, duasıyla meydana çıkmasına izin verdi. Yapılan karşılaşmada Amr cansız yere serildi, arkadaşları ise hemen kaçtılar.
Araplar uzun süren muharebeye tahammül edemezdi. Bu sebeple Ebu Sufyan umumi taarruz emri verdi. Sabahtan akşama kadar süren şiddetli çatışmada yine netice alınamamıştı.
Nihayet bir ikindi sonu çıkan şiddetli bir rüzgar her şeyi altüst etti. Çadırlar yıkıldı, kazanlar devrildi, ateşler etrafa dağıldı. Kimse ne yapacağını bilemez hale gelmişti. Ebu Sufyan gece vakti yaptığı kısa bir konuşmayla bu işin sonunun gelmeyeceğini anlattı. Ve işte ben gidiyorum dedi. Kalalım savaşı devam ettirelim diyen olmadı. Sabah olduğunda ordunun eşyasını toplayıp götürmek için kalan birkaç yüz kişiden başka kimsenin kalmadığı görüldü.
Böylece hendek savaşı yüce Allah’ın yardımıyla zaferle sonuçlandı. Mekkeli müşriklerin iyiden iyiye mukavemetleri kırıldı. Bir kez daha İslam’ın gücünün karşı koyulmaz olduğunu anladılar. Müslüman ordusunun asker ve silah dan da öte büyük bir iman gücünün olduğunu belleklerine yerleştirdiler. İşte bu gerçeği bütün dünya bilmeli… “Rabbimiz bir olan Allah’tır” sesinden rahatsız olmalarının, bu sesi susturmaya çalışmalarının kendilerini nasılda helaka götürdüğünü bilmeli.
Bilmeli ki iyilik sembolü olan mümin, dosdoğru yoluna oturan şeytana karşı pek katı ve serttir. Ne var ki temiz pisten pis ise temizden daima rahatsız olmuştur. Bundan dolayı Medine’ye yapılan saldırılar bitmiyordu.
Beni mustalık kabilesi tarafından Medine’ye yapılanacak bir baskın haberi geldi. Hz. Muhammed derhal oraya hareket etti. Topluluklarını dağıttı. Bir kısmı esir alındı ve dönüldü.
Yolda hz. Ayşe’nin bir ihtiyaç için ayrıldığı fark edilmedi. Ve ordu hareket etti. Haz.Ayşe dönüp ordunun bulunduğu yere geldiğinde onların gittiklerini gördü. Bu arada yine bir ihtiyaç için ordudan ayrı kalan Safvan Bin Muattal da gelmiş hz. Ayşe’yi orada görmüştü. Onu deveye bindirdi, kendisi devenin yularını tuttu ve yola çıktılar, orduya yetiştiler.
Ancak münafıkların reisi olan İbni Selul Medine’ye vardıklarında hz. Ayşe ile Safhanın çirkin bir iş için geri kaldığının iddiasını ortaya attı. Münafıklar bu iftirayı etrafa yaydılar. Müslümanlardan da bu asılsız habere katılanlar oldu. İftiraya uğramak elbette çok kötüdür. Özellikle müminlerin annesinin böyle çirkin bir iftiraya uğraması çok daha kötüdür. Hz. Ayşe de kendisine atılan bu iftiraya çok üzüldü. Ve hastalandı. Bakımı için annesinin evine gitti. Bir ay sonra Yüce Allah nur süresinin 11-20 ayetlerini indirdi. Ve hz. Ayşe’yi temize çıkardı. Yüce Allah bu olayla müminleri terbiye etti. Fasıklardan duyulan haberlere müminler değer vermemeli. Müminler birbirlerini korumalı ve bir bütün olmalı. Münafıkların bu bütünü bozmalarına asla izin vermemeli.