Hz. Süleyman(a.s)
Hz. Davud vefat ettiği zaman on dokuz oğlu vardı. Hz. Süleyman’da bunlardan biri idi. Hz. Davud oğlu Süleyman’ı çok çok severdi. Çünkü o daha küçücükken bile, insanlar arasında hüküm verirken oldukça doğru ve olgun kararlar vererek babasının gözüne girmişti. Bu yüzden on iki yaşında olduğu halde babası Hz. Davud’un vefatından sonra hükümdar olup ülkesini yönetmeye başladı.
Tahta çıkarken Yüce Allah ona:
– “Arzu ettiğin her şeyi sana vereceğim” buyurmuştu. Hz. Süleyman’da – Ya Rabbi şüphesiz sen bağışta bulunanların en hayırlısısın. Öyleyse bana hiç kimsenin ulaşamayacağı bir saltanat bağışla. Bunun üzerine; Yüce Allah rüzgarlan cinleri hayvanları onun emrine verdi. Kuşların dilini öğretti. Hz. Süleyman kuşlardan, cinlerden ve insanlardan meydana gelen büyük bir ordu kurdu. Bu ordu ile isyancıları bastırdı.
Hz. Süleyman ordusuyla uzun mesafeleri kısa zamanda alıyordu Karıncalar vadisinden geçerken, karıncaların endişelendiğini farkedince onları ezmemeye özen gösterdi.
Orduya su arayıp bulma gibi önemli bir görevi olan Çavuş Kuşu(hüd hüd), uzun süredir ortalıkta görünmüyordu. Diğer kuşlarda onun nerede olduğundan haberdar değildi. Hz. Süleyman ise bu duruma oldukça kızmıştı. Çok geçmedi ki Çavuş Kuşu göründü. Telaş içinde Hz. Süleyman’ın huzurlarına çıktı.
– Sizin bilmediğiniz bir’şeyi öğrendim. Sebe ülkesine ulaştım. Orada hükümdar Belkıs’ı gördüm Allah’ı bırakmış puta tapıyorlar.
Hz. Süleyman önce inanmadı. Çavuş Kuşu habersiz ayrılışının suçunu örtmek için bunları uyduruyor sandı. Sonra Çavuş Kuşuna dönerek.
– Bakalım doğru mu söylüyorsun. Şimdi bir mektup yazacağım. Bunu bahsettiğin kadın hükümdara götürüp vereceksin.
Mektubu verdikten sonra aradan ayrılıp bir yere gizlen.
Mektubu okuduktan sonraki tavrını bana haber ver. Belkıs mektubu alınca çok heyecanlandı. Vezirlerini toplayıp durumu haberdar etti.
– Süleyman isminde bir hükümdardan mektup aldım. Güneşe tapmayı terketmemizi, bir olan Allah’a ibaret etmemizi istiyor. Ne yapalım.
– Vezirler, korkmadıklarını gerekirse savaşabileceklerini söylediler.
Ancak Belkıs sultan işi barışçı yoldan halletmeyi düşünüyordu. Bu nedenle Hz. Süleyman’a hediyeler göndermeyi daha uygun buldu.
Bütün bu olanları izleyen Çavuş Kuşu, gördüklerini Hz. Süleyman’a bildirdi.
Hz. Süleyman elçileri karşılamak için büyük hazırlıklar yaptırdı. O kadar muazzam bir karşılama töreni yaptırdı ki elçilerin adeta dili tutuluverdi. Gördükleri saltanat onları büyülemişti.
Hz. Süleyman’ı dinlerken onu hayran hayran süzmekteydiler.Hediyeleriniz için çok sağolun. Görüyorsunuz ki Yüce Allah bana bol bol nimetler vermiş. Sizin hediyelerinize ihtiyacım yok. Beni memnun etmek istiyorsanız Güneşe tapmayı bırakınız. Yalnız Yüce Allah’a ibadet ediniz. Eğer söylediklerimi kabul etmezseniz, ülkenizi bu gördüğünüz muhteşem ordumla darmadağın ederim.
Elçiler bu muhteşem manzara karşısında zaten ürpermişlerdi. Hz. Süleyman’ın sözleriyle iyice titrediler, “Emredersiniz” diyerek oradan ayrıldılar.
Sebe hükümdarı Belkıs elçilerin anlatıkları karşısında çok şaşırmış ve oldukça da etkilenmişti. Hz. Süleyman’a karşı direnemeyeceğini, anlamıştı. Çaresiz onun dediklerini kabul edecekti. Hz. Süleyman’a gitmeye karar verdi. Vezirleri de onaylamışlardı.
Belkıs yola çıkmadan önce, dünyada daha bir benzeri olmayan eşsiz tahtını sağlam bir sandığa yerleştirip, sadece kendinin girebildiği bir odaya kilitledi.
Hz. Süleyman, Belkıs’ın iman etmeye niyetli olduğunu biliyordu. Bir mucize göstererek onların imana gelmelerini kolaylaştırmak istiyordu.
Bu nedenle emrinde çalışan bütün insanları, cinleri ve hayvanları bir araya topladı.
– Belkıs bize geliyormuş. O buraya gelmeden onun tahtını bana getirecek biri var mı içinizde.
Vezirlerinden bilgili ve oldukça dindar birisi Hz. Süleyman gözünü açıp kapayıncaya kadar Belkıs’ın tahtını getirivermişti.
Hz. Süleyman tahtı inceledikten sonra biraz değiştirmelerini emretti. Billurdan bir saray yaptırıp tahtı buraya yerleştirdi.
Hz. Süleyman Belkıs’ı karşılayıp doğruca bu saraya getirtti. Belkıs tahtı görünce şaşkınlıktan donakaldı. “Tıpkı benim tahtım” diye mırıldanıyorken, Hz. Süleyman;
– Sizi karşılamak için ülkenizden getirttim buyurun oturun.
Belkıs tahta oturacakken etekleri ıslanmasın diye eteğini toplayacaktı ki, Hz. Süleyman havuzun üstünün camla kaplı oldugunu eteğinin ıslanmayacağını söyledi.
Belkıs her geçen an dahada şaşırıyordu. Gördükleri onun imana gelmesine yetmişti. Güneşe tapmakla ne kadar hata ettiğini anlıyordu. Işte Yüce Allah peygamberi olan Hz. Süleyman’a neler neler vermişti.
Belkıs imana gelmişti. Alemlerin tek yaratıcısı Yüce Allah’a inandıgını açıkladığında, ortalığı sevinç çığlıklan kaplamıştı. Hz. Süleyman daha sonra Belkıs ile evlenip onu kendi ülkesine hükümdar olarak gönderdi.
Hz, Süleyman 40 yıl saltanat sürmüştü. Vefatına yakın bir saray yaptırıyordu. Yine bir gün inşaatı kontrole gelmiş asasına yaslanarak çalışanları seyrediyordu.Ancak asaya yaslanmış bir vaziyette ruhunu Yüce Allah’a teslim etmişti. Cinler bu durumu farketmemişlerdi. Olacakları evvelden bildiklerini sanan cinler Hz. Süleyman’ın vefatını anlamamışlardı.Hz. Süleyman asasına yaslanmış vaziyette günlerce kaldı.
Hiç kimse yanına gelip bir şey sormaya cesaret edemiyordu. Bu sırada bir ağaç kurdu Hz. Süleyman’ın asasını kemiriyor, her geçen gün iyice yontuyordu. Mabedin inşaatı bittiği zaman ağaç kurdu da asayı içten içe yeyip bitirmişti. Bu duruma gelen asa Hz. Süleyman’ın ağırlığını taşıyamayınca çatırdayıp kırılmıştı. Dolayısıyla Hz. Süleyman’da yere devrilmişti.
Bu olaya şahit olan insanlar ve cinler hemen koştular. Birde gördüler ki Hz. Süleyman çoktan vefat etmişti.
Bunun üzerine cinler kendi aralarında.
– Eğer biz olacakları, görünmeyen gizli şeyleri bilmiş olsaydık Hz. Süleyman’ın öldüğünden haberimiz olurdu. Demek ki bu söylenenler yalanmış.
Böylece Yüce Allah Hz. Süleyman’ın vefatı ile onlara gereken dersi de vermiş oluyordu.