Hz. Yakub (a.s)
Hz. Yakub, İshak aleyhisselamın ikiz çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası ölümünden önce Hz. Yaküb’u dayısı LEYLÂ BİN NÂHUR’un yanına gönderdi. Dayısının LAYA ve RAHIL adında iki kızı vardı. Hz. Yaküb Rahil’i dayısından istedi, Dayısı ise ona şöyle cevab verdi;
– “Büyüğü olan Laya dururken küçüğünü nikahlayamayız.”
Daha sonra yaptıkları antlaşma gereği dayısına yedi sene hizmet etti. Yedi sene sonrası Rahil ile evlendi. Hz. Yakub’un Râhil’den oğlu olduğu zaman 91 yaşında idi. Oğluna Yusuf adını verdi. Yusuf’un doğumundan sonra Hz. Yakub babasının memleketine gitti. Orada ikiz kardeşi Ays’ı gördü. Yusuf iki yaşında iken kardeşi BÜNYAMİN dünyaya geldi. Bu esnada Hz. Rahil öldü. Hz. Yakub oğulları arasında en fazla Yusuf ile sohbet ederdi.
Hz. Yakub’un lakabı İsrail idi. Hz. Yakub bol servete ve çocuklara sahipti. dini kuvvetliydi. Halisti, salihti, bitmeyen bir sabrı vardı. Seçkin ve hayırlı kimselerdendi. Hz. Yusuf yedi yaşında iken bir rüya gördü ve babasına anlattı:
– “Babacığım rüyamda on bir yıldız güneş ve ayın bana secde ettiğini gördüm.”
Hz. Yakub cevap verdi;
– “Yavrum rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar. Zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır. Rabbin böylece seni rüyandaki gibi seçecek sana rüya yorumlamayı öğretecek. Doğrusu Rabbin bilir ve her işi hikmetle görür.”
Hz. Yakub’un Yusuf’u sevmesi diğer çocuklarında rahatsızlık ve kıskançlık doğurur. Bir gün Hz. Yakub’un oğullan Yusuf’u kıra götürmek için izin istediler. Hz. Yakub ilk önce izin vermedi.
Sonra çocuklarının ısrarını kırmayıp izin verdi, Kırda kardeşleri Yusuf’un ellerini bağlayıp, gömleğini çıkardılar, Kuyuya attılar. Daha sonra oradan hızla uzaklaştılar.
O zamanlar Hz. Yusuf 12 yaşındaydı. Yüce Allah Yusuf’u kuyuda üç gün korudu.
Kardeşleri Yusuf un gömleğine kan sürdükten sonra Hz. Yakub’un karşısına çıktılar. Gömleği göstererek Yusuf’u kurtların yediğini söylediler.
Hz. Yaküb kanlı gömleği yüzüne sürterek ağladı. Sonra
çocuklarına seslendi;
– “Hayır, nefisleriniz sizi aldatıp, böyle büyük bir iş yapmaya sürüklemiş. Artık bana düşen güzel bir sabırdır.”
Ancak Hz. Yakub Yusuf’un öldüğüne inanmamıştı. Oğlunun kurtlar tarafından yenilmediğinin farkındaydı. Aradan uzun yıllar geçti. Hz. Yakub ağlamaktan görmez oldu. Daha sonra oğulları Mısır’a gittiler.
Mısır’da Yusuf Allah tarafından kardeşleriyle karşılaştırıldı. Fakat kardeşlerine kendini tanıtmadı. Çünkü Allah’ın izni yoktu. Hz. Yusuf onlara kaç kardeş olduklarını sormuştu. Bir daha ki gelişlerinde en küçükleri Bünyamin’i getirmelerini istedi. Sonra yine Mısır’a gittiler. Bu defa Bünyamin de yanlarındaydı. Hz. Yusuf kendini gizlice Bünyamin’e tanıttı. Sonra da hırsızlık yaptığı gerekçesiyle Bünyamin’i geri göndermedi.
Bunun üzerine Hz. Yakub Mısır Azizine bir mektup yazdı.
– “Biz, başına birçok belalar gelmiş bir sülaleyiz. Ceddim İbrahim, Nemrud’un ateşi ile müptela kılındı, sabretti. Allah’ta onu selamete erdirdi. Babam İshak, kurban olmakla müptela kılındı, sabretti. Allah’da onu bir kurbanlığın bedeli ile kurtardı.
Bana gelince, ben oğlum Yusuf’u kaybetmekle müptela kılındım. Onun ayrılığından ağlaya ağlaya gözlerim gitti,.belim büküldü.
Kendimi, yanında rehin tuttuğun oğlum, Bünyamin ile teselli ediyorum. Onun hırsızlık ettiğini söylemişsin. Bizim neslimizden olan hırsızlık etmez. Bizden hırsız çıkmaz. Onu bana iade edersen edersin. Etmez isen sana öyle bir beddua ederim ki yedi göbek sülalene geçer.”
O sırada Mısır azizi olan Hz. Yusuf mektubu okudu ve ağladı. Cevap verdi.
– “Ey ihtiyar, mektubun geldi. Okudum ve anladım
mektubunda salih babalarını zikredip her birinin düştükleri belalara nasıl sabrettiklerini yazıyorsun. Onlar her nasıl sabrettilerse sende sabret.”
Hz. Yakub mektubu okuduktan sonra dedi ki;
– “Allah’a yemin ederim ki bu bir kral mektubu değil, peygamber mektubudur. Bu mektubu yazanda olsa olsa Yusuf’tur.”
Sonra ellerini kaldırdı ve dua etti;
– “Allah en hayırlı koruyucudur. O, esirgeyicilerin de esirgeyicisidir.”
Allahü teâla’da şöyle vahyetti;
“İzzet ve celâlim hakkı için değil mi ki sen hıfz edici olarak tevekkül ettin. Ben de seni iki evladının ikisine de kavuşturacağım.”
Sonralan Hz. Yakub’un oğullan bir daha Mısır’a gittiler. Hz. Yusuf kardeşlerine kendini tanıttı ve onlara kızmadı, onları kucakladı. Şöyle dedi;
– “Şu benim gömleğimi götürüp de babamın yüzüne sürün. O artık rahatlıkla görmeye başlar. Sonra bütün ailenizi bana getirin.”
Hz. Yakub’un oğulları gelip babalarından af dilediler.
Hz. Yakub şöyle dedi;
– “Sizin için Rabbime sonra tövbe ederim. Gerçek şudur ki, çok günah örtücü, çok merhamet edici ancak odur.”
Hz. Yakub daha sonra Hz. Yusuf’un daveti üzerine 72 kişilik bir aile grubu ile Mısır’a gitti. Hz. Yusuf görkemli bir törenle onları karşıladı.Hz. Yusuf babasına;
– “Babacığım benim ayrılığıma gözlerini kaybedesiye ağladın. Allah’ın bizi kıyamette kavuşturacağını bilmiyor muydun?”
Hz. Yakub cevab verdi;
– “Bilmiyorum oğlum. Fakat senin dinine bir zarar getirirler de aramız açılır, kıyamette de beraber olamayız diye korkmuştum. Allah’tan bizi imanımızda sabit kılmasını istiyoruz.”
Hz. Yakub, oğullan ile Mısır’da mutlu ömür geçirdi. Eceli yaklaşınca çocuklarına şöyle seslendi;
– “Yavrularım benden sonra neye ibadet edeceksiniz.” Oğullan şöyle dedi;
– “Biz senin mabudun ve ataların, İbrahim, İsmail ve İshak’ın mabudu olan bir Allah’a ibadet edeceğiz. Biz ona teslim olmuşuz. Müslümanız ondan başkasını tanımayız.”
Hz. Yakub gönül rahatlığı ile vefat etti. Şam civarında babası İshak’ın yanına defnedildi. İkiz kardeşi Ays’da aynı gün ölmüştü. her ikisi de aynı kabre kondu. Yaşlan 147 idi.