Hz.Muhammed’in Hayatı – 7
Mekkeliler Şam ticaret yolunun kapanacağı korkusu içindeydiler. Çünkü bu yol Medine tarafından geçiyordu. Meseleyi kökünden halletmek üzere bin deveden oluşan büyük bir kervan hazırladılar. Bütün gelirini İslam dinini ve özellikle Hz. Peygamberi ortadan kaldırma uğrunda harcayacaklardır. Kervan Ebu Sufyan’ın emrinde hareket etti.
Onların bu niyetini haber alan Hz. Peygamber, etrafa saldığı gözcülerden aldığı bilgilere dayanarak aceleyle yola çıktı. 313 kişilik bir ordu ile ilerledi. Yüce Mevla tarafından gelen vahiy ile bu kervan ele geçecek, yada ya da kervanı kurtarmak üzere gelen orduya karşı bir zafer kazanılacaktı. Tercih müminlere bırakılmıştı. Müminlerin tercihi orduya karşı zafer kazanmaktan yana olmuştu.
İşte bu kervan şamdan dönerken Mekkeli müşriklerden Damdam “Muhammed kervanımızı ele geçirdi Bedir’e yetişin” diye aslı olmayan haber yaydı.
Kısa zamanda 950 kişilik ordu hazırlandı. Ve süratle yola çıktı. Yolda kervanın selametle Mekke’ye ulaştığı haberi alındı. Fakat Ebu Cehil Muhammed’e iyi bir ders vermeden dönmeyiz dedi.
Bedirde karşı karşıya gelen iki ordu; belki de dünyada karşı karşıya savaşan iki ordunun en ilginç olanıydı. Çünkü birbirine yakın akraba olan insanları karşı karşıya getirmişti. Bir tarafta Hz. Ebu Bekir vardı, karşı tarafta da oğlu Abdulrahman bulunuyordu. Abbas müşriklerin ordusunda savaşırken Hz. Hamza müminlerin safındaydı. Oysa ikisi kardeş ve herikisi de Hz Muhammed (s.a.s) amcasıydı. İşte tarih boyunca hep böyle olmuştur arkadaşlar. Müslüman olmayanlar, Müslümanlardan daima rahatsız olmuşlardır. Hatta babası, kardeşi, evladı olsa bile… müminler Mekke de zulme maruz kaldıkları zaman; zulmedenler yine yakın akrabalarıydı. Mekkeli müşrikler, tek suçları(!) “Rabbimiz Allah’tır “ demek olan müminlerin; evlerini, eşyalarını, işyerlerini ve sermayelerini terk edip hicret etmek zorunda bırakmışlardı. Şimdide müminlerin başka bir beldede yaşamalarından bile öyle rahatsız olmuşlar ki; müminleri ortadan kaldırmak istiyorlardı.
Bedirde karşılaşan iki ordunun konumu da oldukça ilginçti. Müminler dağın tepesinde, susuz ağaçsız bir yerde Mekkeli müşrikler ise dağın yamacında sulak, ağaçlı bir yerdeydiler. Müminler dağın tepesinde günlerce kaldılar, yanlarına aldıkları bütün suyu tükettiler, güneşin altında bitkin düştüler. Mekkeli müşrikler ise su ihtiyaçlarını buz gibi pınarlarda gideriyor ve ağaçların gölgesi altında oldukça rahattılar. Pusuda müminlerin aşağıya inmelerini bekliyorlardı. Dağın toprağı yürüdüğünde toz yapacak cinsteydi. Bundan dolayı müminler belirtmeden aşağıya inemezlerdi. Müminlerin bulunduğu yer şayet insanların seçimine bırakılsaydı, şüpesiz iki tarafta tercih etmezdi. Fakat Allah yapılması gereken bir işi yerine getirmek için yok olacak olan açık bir delil ile yok olsun yaşayacak olanda açık delil ile yaşasın diye böyle yaptı. Yaklaşık üç günlük bir beklemen sonucu yüce Allah gök yüzünden müthiş bir yağmur boşalttı. Müminler boşalan kaplarını su ile doldurdu. Yağmur suyu ile adeta duş alıp rahatladılar. Daha sonra savaş ortamında asla olmayacak bir şekilde hepsi uykuya daldı. Uyandıklarında hepsi kendini dinlenmiş ve zinde hissediyordu.
Peygamber efendimiz rüyasında müşriklerin ordusunun sayıca az olduğunu gördü. Rüya bütün müminler tarafından duyuldu. Bu rüya Hz. Muhammed ve ordusuna büyük bir güç verdi.
Yağan yağmur toprağı pekiştirip sert bir zemin haline getirmişti. Ve tepeden aşağı adeta bir çamur deryası akmıştı. Mekkeli müşrikler çamur batağında perişan bir haldeydiler.
Hz. Muhammed ve ordusu dağın yamacına indiler. Şiddetli bir çatışma oldu. Müşrikler 70 ölü vermişler, ayrıca 70 kişi esir alınmıştı. Bu önemli bedir savaşı hicretten bir buçuk yıl sonra ramazan ayının 17 sine rastlayan günde yapılmıştı. Müminler ise 14 şehit verdi.
O gün 313 kişilik, savaş gereçleri oldukça az olan mümin bir topluluk; 950 kişilik donanımlı bir orduyu perişan etti.
İşte o gün Rabbimizin Ali İmran suresi 139. ayette bildirdiği gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
“Gevşemeyin!.. üzülmeyin!.. inanmışsanız mutlaka en üstünsünüz!..